Pazar Teyzeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Pazar Teyzeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ekim 2015 Cuma

Kendi içinde anlamlı ve düzenli işleyen bir yapı; DOĞRUDUR.

Bizim oğlanlar mükemmel bir yapısı olan, kendilerine has bir Türkçe konuşuyor.

örnek1: ettirgen fiil çatısı, yap-tır-mak. bu yapının benzer fiillerde çekimi:
"Anne, topu yuvarlandır, beni yukarı çıktır, sütü ısındır,  oyuncağı giyindir,

örnek 2: yapım eki ile fiil türetme, yerleri su-lat (ıslat)."

örnek3: kurallı superlativeler: ıs-ıslak.


Saf, arı, ana dilinin kullanımla kendine yer bulmuş kurallarından tamamen bağımsız bir kurgusu var. Kendilerine ait türettikleri kural dizilimi olan bir dil bu.

Sürekli kendileriyle konuşup geri bildirimle doğruladıkları için devamlılığı var. Çocuk dili ve edebiyatı bildiğin. Şimdi buna yanlış diyebilir misin?

22 Ocak 2009 Perşembe

Yaşasın internetten çalma özgürlüğü




Canavar popolu bir pantolon örgüsü. Şükürler olsun rabbime, internette her günah mubah. Bak, dene, ör, sök bi daha ör, bir daha, zaman da bol. Satıcam bu pantolonlardan isteyen olursa... ama pantolon sadece satılık, kalanını ben yicem.


21 Ekim 2008 Salı

Siyahımsı Süt


Hayatımda ilk kez Elif Şafak okudum. Ortak bir tecrübeyi birlikte yaşayacağımız için. Aslında Siyah Süt’ün konusunu dahi bilmiyordum kitabı almaya karar verirken, ama şimdi benzer hisleri paylaştığımızdan olsa gerek, bu konuda bir yazının olmasının ne kadar da faydalı olduğunu düşünüyorum.

Ben 3 aylık çocuk sahibi Tuğçe Saka. Hayatta nerede olduğumu yeni yeni kavrıyorum. Kendim için bir şeyler yapmaya bu hafta karar verdim. 3 ay sonra ilk defa bloguma el attım. Bilgisayarıma bir gazete portalını homepage olarak ilk kez dün set ettim. Çünkü benim de sütüm sanırım kararmaya başlamıştı. Mükemmel gaz çıkartmanın, mükemmel süt vermenin, mükemmel alt temizlemenin ve mükemmel pışpışlamanın tahammül sınırlarına yeni yeni geldim.

Elif ablanın Lord Poton’u 10 ay hanım kızımızla kalmış. Sanırım ben kendimi daha erken toparlayacağım. Yine de bu yazıyı yazarken, minik yatağından başını kaldırıp “eğu eğu” diyen velete, canı sıkılmasın diye “Canımın içi” diye seslenen de benim. Çocuk da yaparım, yaptığım çocuğa bakarım da. Kariyer de yapar mıyım aynı zamanda, bilemiyorum. Çünkü çocuk, yapmakla bitmiyormuş. Elif ablanın dediği gibi, hamilelik bir nehirse, çocuk sahibi olmak bir denizmiş. Neyse ki okyanus değil, kendimize ayıracak, daha boş yerimiz var. Sıkışalım.

29 Nisan 2008 Salı

Yaşasın bulgur

Hamilelik insanın midesiyle kafasını bozduğu bir dönem. Aslında karnındaki veletle uğraşmak istiyorsun ama ne görüp ne duyabildiğin için onu, paso beslenmeye yükleniyorsun.

Ben de son 2 ayda bebiş için gerekli olan nedir, olmayan nedir diye google'da yaptığım türlü araştırmalar sonucu sanırım beynimin muhtelif bir kısmına zarar verdim. Web sitelerine bakacak olursanız sağlıklı beslenme için her şeyden yemek gerekiyor ama o da kilo yapıyor malesef. Neyse ki son dönemde optimum kiloya ulaştım -ki bu başka bir yazının konusu olabilir- ve evdeki malzemeyi kullanarak sağlıklı beslenmenin anahtarını çevirdim.

Aslında dolaptaki malzemeyi de bugüne kadar hiçe sayıp saçma sapan et-tavuk ürünlerine boşu boşuna odaklanmışım bugüne kadar, o canımı çok yaktı. Nohutların kurtlanmış olduğunu fiyasko şeklinde misafir sofrasında farketmemizi bir kenara bırakalım, zavallı bulguru kavanozda unutup pişirmemiş olmak ne büyük hayal kırıklığı. Şimdi baktım, sevgili bulgur, hem muadilleri pirinç ve benzerlerine göre çok daha faydalı bir folik asit kaynağı hem de 9 kat daha sağlıklı bir lif deposuymuş; üstelik de sıfır kolesterol! (Bir de geçirdiği özel işlem sebebiyle bir nevi pastörize olduğundan tüm bakliyatlardan daha uzun bir dolapta bekleme süresi varmış. Kurtlar İmparatorluğu'nun sonu yani.)

Hal böyleyken taa Şarköy'den alınmış tazecik patlıcanlarla pişirdiğim, güzelim patlıcanlı bulgur pilavını akşam yerken aldığım hazzın iki katını, bulgurun faydalarını okuyunca yaşadım sabah sabah. "O da ne, patlıcanlı bulgur mu? Hımmm..." diyenler için buyrun tarifi burada:

1 patlıcan,
1 soğan,
2 yeşil biber,
1 domates,
2 kaşık salça,
1 bardak bulgur,
2 bardak su
Mısır yağı

Çintilmiş soğanları yağda halka kesilmiş biberlerle 2-3 dk döndürdükten sonra salçasını, küp küp doğranmış parlıcanlarını ve doğranmış domatesini içine atıyoruz. 5-6 dk da böyle pişiriyoruz. Hafif sulu olmalı, sos kıvamına gelmesi için biraz su eklenebilir. Sonra yıkanmış bulguru ve 2 katı kadar suyu koyup, tuzunu ekip karıştırıyoruz ve kapağını kapatıyoruz. Yarım saat sonra suyunu çekip bulgurlar yumuşayınca dünyanın en güzel pilavı oluyor. Kenarına da yoğurt, belki bir de taze soğan koyunca tadından yenmiyor. Afiyet oluyor.