1 Ekim 2015 Perşembe

Fotoğrafçılığı kazanç kapısı olarak kullanmakta olan ve stok galerilerine yüklediği eserleri ile piyasada gerçekten önemli bir açığı kapatan sevgili dostlar için bir oyun

En sık kullandığınız stok imaj galerisine girip “davul”u aratın. Sonra ticari amaçlar için kullanılmış davul görsellerini görebilmek için “davul”u google’layın. Ramazan kampanyaları için kullanılmış şekilde pek çok ilanda hep aynı kahverengi ilüstre etnik davul görselinin yer aldığını göreceksiniz. (Bu topraklara ait bir alet bile değil) Çünkü maalesef stoklardaki davul görselleri davulun ülkemizdeki yerel kullanım amaçlarını görselleştirmek için çok yetersiz. Haliyle kampanya ilanında ramazanı en iyi imgeleyen davulla anlatmak isteyen reklamcılar hep aynı stok görseline bala üşüşmüş sinekler gibi abanıyor. Bu trendi boşa çevirmemek için güzide meme generator'lardan birine ben de bir image bıraktım. Hayırlı olsun. 

5 ilan arasındaki benzerliği bulunuz. 



Benzer durum tüm yerel çağrışımlar için geçerli. Şöyle içinden kafamıza göre bu değil bu değil bu hiç değil diyerek saçim yapabileceğimiz bir basılı iş için gerçek bir Anadolu insanı yüzü bulmak çok zor. Fotoğrafçıların en sevdiği kırış kırış güneş yanığı tenlerinin üzerinde ağız boşluğunun yarısı 10 yıl içinde dökülmüş dişleri sayesinde kara kara gözümüze sokulan görseller, Türkiye’yi bu yüzüyle tanımak için heves atan vizyonsuz batı insanları için çok sevimli gelebilir ama biz reklamcıların işine pek yaramıyor. Bunun yerine daha çok güleryüzlü mahalle esnafı, elinin hamuru ile evinde oturmayan işinin başında kadınlar, çalışkan gençlerin resmedildiği karelere çılgıncasına ihtiyaç var. 

12 Kasım 2012 Pazartesi

Elimizden bir şey gelmiyor sözü tedavülden kaldırılsın!

Sıcağı sıcağına şehit haberi vermek yükümlülüğünü üstlenen TV/Radyo sunucularının edecek söz bulamamasını anlıyorum. Binlerce insanın karşısında, insanın insana yaptığını insanca anlatabilmek hakikaten zor. Ama söyleyecek bir şey bulamadığını söylemek zor geldiği için de "Yapacak bir şey yok" denmesi beni çileden çıkaryor. Birileri bu duruma dur diyebilir aslında. Bu dünyada bizim gibi ölen evlatlarını yapacak bir şey yok diye gömen kaç toplum var? Yapacak bi şeyler var, bunu söyleyelim lütfen...

3 Ekim 2009 Cumartesi

Fala inanma, Pal'a inan

Madem herkes kendini mutluluğa adamış, o zaman ben de bu kervana kaptırarak kendimi, bana en çok mutluluk veren şeyi açıklıyorum şimdi. Bu nesilden talebim, bunu tüm dünya insanının faydalanacağı özelliklerini aşağıda belirttiğim aygıtı geliştirmesidir. Ben buna Past-Pal diyorum. (dedim az önce)


Eski ya da yeni, nihayetinde geçmişte kalmış ve bizim başımızdan geçmiş, yarım yamalak hafızamızda yer etmiş, ya da çoklukla yer bulamamış olayları yıllar (ya da günler) sonra "Abi, şu da şöyle olmuştu, sen de çıkıp börülce salatası yapmıştın da kedi Harry Potter bardağının üstünden atlayıp yeşil çiçekli fincanı kırmıştı" falan gibi bir içtenlikle tasavvur ederek o anları kristal berraklığıyla (anlayan anladı) yerine koyacak bir sistem arayışı içindeyim. Anlayamayan, kısa cümle severler için yazıyorum: Falın tersi. (Laf).


Uzun yazı okuyacak vakti olmayanlar bu kısmı skip edebilir:
Yıllardır kahve pişirdiğim insanlara fal bakıp, gördüğüm kötü şeyleri muhabbet daralmasın diye söylemeyen, onun yerine kalp kırıklığına büyük aşk, çakala horoz diyen bir insan olarak fal denen zımbırtının aslında tamamen insanların hayal gücünü perçinlemek için ürettiği bir oyun olduğunu bildirmek isterim. Zaten fal baktırıp da geleceğe dair haberleri falcıdan edinen insanlar, bu bilgileri bir kağıda yazıp gerçekleşme kontrolü yapsalardı, haybeye yatırdıkları parayla arkadaşlarında Starcucks'ta bol kalorili birer Frapiçuno ısmarlamanın ve karşılğında eskileri yadedmenin yeğ olacağını bilirlerdi.


Velhasıl, şu yapılsın: İnsanlar, hayatta başlarından geçen olayları sürekli olarak bir alana kaydetsin. Bu yazı, ses veya görüntü medyalarıyla olabilir. İçinde geçen insanlar etiketlensin ve herkes kendini bulabilsin. (Facebook gibi duruyor ama değil. Zaten yapılmış bişey olsa istediğim bu kadar oturup yazmazdım.) Asıl istediğim bu anların kayıt mekanizması, ara-bul kısmı çözüldü çünkü. Kayıt için, artık bir yolunu bulup insan beyninin kıpraşımlarını elektronik medya aygıtlarına aktarmanın yolunu bulsunlar. İnsan beyninin kıpraşımlarından kastım düşünce değil, algılar. Böylece sony cybershot'suz yaşayabilelim. (Teknolokoliklerin "bir gün parmaklarımıza telefon takıp çılgınca uzayda şişe kapmaca oynayacağız" rüyasından bıkanlar için) Kağıda basılı bir metni nasıl scan edip word'e atabiliyorsak algı ortamları arası transfer de icat edilsin (artık) ve anlara ait olay örgüleri, ister ses ister video olsun bir ortama kaydedilsin.


Hulasa; insanın karşısına, Galadriel'in aynasına bakarmış gibi, hiç beklemediği bir anda bir görüntü çıksın ve orada kırılan şeyin aslında Harry Potter bardağı olduğunu ama bardağı aslında benim bulaşık yıkarken kırdığımı hatırlatsın bana. (ürünün ikinci faz özelliği olarak kedi vb hayvanatın başından geçenlerin aktarımı düşünülebilir. O zaman ilk iş hamamböceklerini inceleyeceğiz.)